Bu konu çok uzunca bir süredir içmimarlar arasında tartışılan ve hala tartışılmaya devam eden bir konudur. Bunu daha içmimarlık eğitimi almaya başladığım ilk yıllarda fark etmiştim; bugün bunun nedenlerini daha iyi anlıyorum. Umarım gelecekte içmimarlık mesleği ve içmimarların yetki ve hakları için mücadele verenlerin değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Üniversite yılları…
1989 yılında Mimar Sinan Üniversitesi, İçmimarlık Ana Sanat Dalı’nın (ki biz mezun olurken İçmimarlık Ana Sanat Dalı bölüm olmuştu.) daha ilk yıllarında bizden önceki dönemlerden bazı (belli ki öğrenci temsilcisi) gönüllü arkadaşların ellerinde bir takım formlarla bizim peşimizde dolaştıklarını hatırlıyorum… İçmimarlar Odası'na öğrenci kaydı yaptırmamız için etrafımızda pervane olan, yakaladıkları her yerde bunun önemini ve ileride bu mesleğe kazandıracakları hakkında bilgi vermeye çalışıp, cebimize form sıkıştıran bu arkadaşların şimdi ismini sorsanız hatırlayamam. Ancak onların bu meslek dalı için ne kadar özveri ile çalıştıklarını; bizim bu ilgi ve heyecana sadece seyirci kaldığımızı, baktığımızı ama göremediğimizi şimdi fark ediyorum... Çok şükür ki aramızda bunu anlayan birkaç değerli arkadaşımız bizi ikna etmiş de mezun olmadan meslek odasına kaydımızı yaptırmışız… Muhtemelen bizden çok önceki dönemler de benzer durumdaydı; bugün bile çok şeyin değişmediğini görebiliyorum.
Geçmişten geliyor, bugün de devam ediyor…
İçmimarların birarada olamamalarının bir diğer gözden kaçırılan ve üzeri örtülmeye çalışılan nedeni de şu; anlaşılıyor ki daha o yıllarda meslek bilincinin oluşması için birilerinin deli dolu bu gençleri yönlendirmesi gerekiyormuş… Bunun da hepimizin bildiği gibi bu öğrencileri mesleğe hazırlayan eğitimciler tarafından yapılması gerekiyordu. Mesleki teknik eğitimin yanında, sosyal yaşam, mesleki zorluklar ama bir o kadar önemli olan mesleki dayanışma konusunda yol gösterilmesinin önemi bugün yaşanan zorluklardan, engellemelerden ve çıkan tartışmalardan daha iyi anlaşılmaktadır.
Mimarlık fakültesine bağlı olan içmimarlık bölümü eğitimcilerinin neredeyse tamamına yakınının mimar olduğunu, aralarında bir elin parmağını geçmeyecek sayıda içmimar ve tasarımcı eğitimci olduğunu hatırlıyorum. Bu sorun bugün de devam ediyor. İçmimarlık bölümünü açan üniversiteler, içmimar eğitimci bulmakta oldukça zorlanıyor, mimar olan eğitimcilerin sayısı hızla artıyor. Geçmişte mimar eğitimcilerin gerek kariyer, gerekse yaş olarak bölümlere hâkimiyetinin ve tahakkümünün olduğu açıkça görülüyordu. Zaten bu durum neredeyse hepimizin ortak kanaati gibiydi. Hatırlıyorum, üniversite yıllarında sanki bir tepki gibi, içmimar eğitimcilerden alınan dersler keyifli geçer, sabırsızlıkla beklenir, haliyle notlar ve projeler de çok daha yaratıcı ve başarılı olurdu….
Mimar eğitimcilerin dersleri keyifsiz, sıkıntılı geçer, notlar da genelde kötü olurdu…Aslında bu durumun bugün avantaj sağladığını kabul etmek gerekir; mimarlık doktrinine bağlı verilen eğitim programının faydalarını görmüyor değilim. Ama keşke geçmişte mimar olan eğitimciler, içmimarlık bölümlerinin daha açıldığı ilk yıllarda başlayan ve bugün de benzer yaklaşımlarla devam eden bu mesleğe ve 1975 yılında kurulan bir meslek odasına karşı olan, refüze edici ve yadırgayıcı, politik tavrını bir kenara bırakıp, ileriye, mesleğin geleceğine ve dünyada neler olup bittiğine baksalardı demekten kendimi alamıyorum....
Eğer geçmişte bu kabul layıkıyla yapılmış ve eğitimcilerimiz içmimarlık mesleğinin varlığını ve geleceğini düşünüp benimsemiş olsalardı; mesleki dayanışma ve meslek bilinci olan binlerce içmimar, bugün bir meslek odasının veya başka bir STK’nın çatısı altında birlikte ve dayanışma içinde olurdu. Ama malesef bugün bu dayanışma ve birliktelikten söz etmek mümkün değildir.
Geçmişte kendileri için oluşabilecek ekonomik ve akademik kaygılardan endişe duyan ve içmimarlık mesleğinin gerekliliklerini yerine getiremeyen eğitimciler, o gün inanmakta zorluk çektikleri ve gelecekte potansiyel bir meslek dalı olabileceğini göremedikleri, içmimarlık mesleğinin örgütlenerek bir arada olmasına da gerek duymamıştır. Üstelik buna destek olmayarak, yol gösterici olmamış, bilakis geciktirmiş, engellemiş ve izin verdirmemiştir.
Aslında geçmişte içmimarlık mesleğinin tanımı, içmimarın hak ve yetkileri, beraberinde eğitiminin kalitesi ve düzeyinin sınırları belirlenmiş olsaydı, bugün, mimarlar ve içmimarlar arasındaki ayrım ve uyum daha net anlaşılacaktı. Bugün içmimarlık eğitiminde sorunlar yaşanıyor, mezun olan öğrencilerin kalitesizliğinden ve mesleki dayanışmanın eksikliğinden, hak ve yetkilerin gasp edildiğinden bahsediliyorsa bunun temelinde geçmişte yapılan eksikliklerin, yanlışların ve kötü niyetin olduğu muhakkaktır.
Cenk ÇAKIL