16 Mayıs 2008 Cuma

ART NOUVEAU / Beyoğlu

ART NOUVEAU

Cenk ÇAKIL

Yayın: Geçmişten Günümüze Beyoğlu ( 1-2 )

Art Nouveau 19.yy Avrupa’sının ekonomisine damgasını vuran, siyasi otoritede olduğu kadar sosyal yaşamda da hissedilen Endüstri devrimine ve onun makinede üretilen, estetik kaygılardan uzak kültürel yönden zayıf ama maddi yönden güçlü hareketine karşı tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Çünkü Endüstri Devriminin yaşandığı bu dönemde, sanatın her dalında bir üslup karmaşası yaşanıyor; zengin, aydın ve özgürlükçü düşünen soylular, estetik gereksinimleri doğrultusunda bir arayış içerisindeler…

1873 yılında Viyana’da bir sergi yapılıyor. Viyana Dünya Sergisi….

Avrupa, Uzak doğu kültürünün zarafeti, asimetrisi, çiçeksi motifleri ile ilk defa yakından tanışıyor…bu herkesi derinden etkiliyor ve bu sergi Art Nouveau’nun yani ( YENİ SANAT ) yada Almanya’da JUGENDSTİL, İspanya’da MODERNİSMO gibi adlarla anılan bu sıcak, hareketli ve derin izler bırakan akımın esin kaynağı oluşturuyor.

Dolayısıyla Art Nouveau’nun tamamen Avrupa kıtasında yaratılmış sonrasında Çin, Hindistan, Pers, Mısır gibi doğu kökenli kültürlerden etkilenerek gelişmiş, modernizmin önünü açmış bir sanat olduğunu söyleyebiliriz. …

Avrupa’da Victor HORTA, Hector GUIMARD, Joseph OLBRİCH gibi isimler bu akımın temsilcileri olmuşlardır.

Art Nouveau yapılarda karakteristik olarak, bitkisel bezemeler, çiçekler, sarmaşıklar, insan ve hayvan figürlerinden oluşan kompozisyonlar karşımıza çıkıyor…

Bu üslubun İstanbul’a gelişi 1800’lü yılların sonları ile 1900’lü yılların başlarına rastlıyor.

Ve Andre BAREY’in bir benzetmesinde, İstanbul için Art Nouveau kaleydoskopu diyor.

Yalnız bu dönemde 19. yy. İstanbul’unun ekonomik, sosyal, politik ve kültürel özellikleri de Art Nouveau’nun gelişi ile son derece ilişkilidir. Osmanlı yüksek bürokratlarının saray ile teması, Levanten kent soylular, yabancı misyonerler, Sarayın Avrupa merakı ve kültürel değişime hazır bir alt yapı, Art Nouveau’nun önünü açmıştır.

İstanbul Art Nouveau’su yapım yöntemleri ile Avrupa’ya göre farklılık göstermektedir.

Çünkü Avrupa’da cam ve çelik malzemenin kullanımına önem verilerek, strüktürlerde bir bağlantı kurulmuş, neticede çağdaş bir senteze varılmıştır. İstanbul’da ise ancak ithal edilmesi ile kullanılması mümkün olan bu malzemelerin yerine, volta ve putrel döşemeli, tuğla üstü sıvalı veya düzgün taş yada mermer kesmeli, yer yerde ahşap kaplamalı uygulamalara rastlıyoruz…Ama yinede İstanbul Art Nouveau’su yapım tekniği ve malzeme açısından bir yenilik getirmese de plan tipi ve süslemelerdeki zenginliği ile kendine has bir Art Nouveau’su örneklemesidir.

Araştırmalarımız sırasında Art Nouveau yapıları bezemelerine göre sınıflandırma gereğini gördük…

Üsluplar

1. Saf Üslup Özelliği

2. Tarihsel Üslup Özelliği

3. Ulusal Üslup Özelliği



Saf Üslup Özelliği

Botter Apartmanı


İstanbul’da yapım tarihi ve mimarı bilinen en eski ve en cesur Art Nouveau yapı, Beyoğlu İstiklal caddesi üzerindeki Botter Apartmanıdır. 1900-1901’de inşa edilen yapının mimarı, İtalyan kökenli Raimondo D’Araonco’dur; kendisi yapıyı, Hollanda uyruklu terzi ve ünlü modacı, aynı zamanda 2. Abdülhamid’in ve sarayın resmi terzisi Jean Botter için tasarlıyor.

D’Aronco, Gemona doğumlu, Venedik akademisi mezunu bir mimar…1893 yılında 2. Abdülhamid tarafından Ziraat ve Sanayi Sergi-i Umumisi’nin projelerini hazırlaması için İstanbul’a davet ediliyor. 1900’lere kadar D’Aronco tarihselci ve oryantalist yaklaşımlar sergileyen bir çok farklı yapıya imza atıyor.
Fakat D’Aronco, Botter Apartmanında Art Nouveau üslubu ile mesleğinde doruğa ulaşıyor.

Yapı cephesi 5 m’ye derinliği 42 m gibi ilginç plan tipinde…Bodrum katı depo, zemin ve asma katları mağaza, 1. katı atölye, 2. ve 3. katları konut olmak üzere 6 kattan oluşuyor.

Yapım malzemesi tuğla dolgu duvarlı, dökme demir konstruksiyon, kaplama malzemesi olarak da zemin katta mermer, üst katlarda sıva kullanılmıştır.

D’Aronco, Botter Apartmanında farklı ve özgün tasarımlar gerçekleştirmiş; Art Nouveau yapılarda sık rastladığımız cumba ve kat aralarındaki silmeleri bu yapıda görmüyoruz.

Apartmanın giriş kapısı ve mağaza kısmı bir niş içerisine alınmış; dallar ile onlara sarılmış gül bezemeleri ile vurgulanmıştır. 1. katta monotonluk hafif eğrisel ve dışbükey bir balkonla giderilmiş, bu balkon döşemesi eğrisel olarak uzanıp üzerinde lamba görevi gören, çiçeksi motiflerle süslü dört adet dikme ile cepheye taşıtılmıştır.
Ve bunların hepsi mimarın özgün tasarımlarıdır…..
Tarihsel Üslup

Gümüşsuyu Palas

Mimarı ve yapım tarihi belli olmayan binanın 1900’lü yılların başlarında yapıldığı tahmin ediliyor. Bina Azaryan ailesi tarafından yaptırılmış ve 1939’a kadar Azaryan Han olarak bilinmiş.
Apartman İstanbul’un ve Ayazpaşa’nın en eski yapılarından;
Azaryan ailesinin Fransa’ya yerleşmesinden sonra bina bir takım tadilatlar görüyor, adı da Gümüşsuyu Palas olarak değiştiriliyor.
Yapı, bodrum katı depo, üst katları konut olmak üzere 6 kattan oluşuyor. Ve diğer Art Nouveau örneklerde gördüğümüz gibi, yapım tekniği tuğla üstü düzgün kesme taş taklidi sıva.

Binanın düzgün kesme taş duvar taklidi tabanının üzerine dorik üslupta Neo Barok bir kompozit cephe oturtulmuştur.

Art Nouveau’nun üslupsal özelliği olan plastik süslemeler, cephede dengeli doluluk boşluklarda kullanılmıştır. Binanın ön cephesi karakteristik merkez cumba ve yanlarda bulunan daha dar cumbalarla üçe bölünmüştür.

Balkonun üstünde bulunan kalkan formundaki eğrisel hareketli süslemeler, silmelerle beraber katları birbirine bağlamaktadır.

Kat aralarındaki bu silmeler aynı zamanda Neo Barok ve Art Nouveau üslupların geçişini sağlamaktadır.

3. ve 4. katlardaki kadın başı heykeller ve balkon korkuluklarının altında ve üstünde birleşen kıvrık uçlu eğrisel motifler dönemin tarzını yansıtmaktadır.

Yapının çatı katındaki saçak altı taşıyıcıları ve Gaudi’yi hatırlatan korkuluklar, Gümüşsuyu Palası döneminin önemli yapıları arasına katmaktadır.

Yapı yan cephesi dışında çok bozulmamıştır, deniz tarafındaki cephesi ise oldukça sadedir.

Frej Apartmanı

Şişhane meydanın bu devasa ve bir o kadar da gösterişli binası, üslupsal özelliklerinin yanında trajik öyküsü ile de ilgi çeken bir yapıt.

Bina 1905 yılında, Alexandre Neocosmos Yenidunia ile Kyriakides tarafından, Beyrutlu Selim Hanna Frej için yapılmış…

Frej apartmanı dönemin 19. yy. hristiyan cematinin zenginliği ve ihtişamlı yaşamı hakkında bilgi vermesi açısından da önemli bir örnek…

Yapının sahibi olan Selim Hanna Frej, bir Beyoğlu levanteni o kadar varlıklı ki, Hayfa ve Trablusgarp’ı da içermek üzere Beyrut ve Lübnan kıyılarının 99 yıllığına kabotaj hakkını isteyecek ekonomik güce sahip…

Selim Hanna Frej, İstanbul’un ünlü ve zengin ailelerinden hatta Beyoğlu’nun yarısına sahip, meşhur Kallavi sokağına ismini de veren Gallavi’lerin kızı Polin hanımla evlenerek burada oturuyor.

Bu evlilikten doğan üç çocuktan biri olan Anjel hanım, yine döneminin önemli ismi, yakışıklı, sosyetik, başarılı ismi,
Feridun Dirimtekin ile evleniyor. Feridun bey meşhur Trikopis’in kılıcını elinden alan kurmay subay….. Aynı zamanda Türkiye Turing Otomobil Kurumu Yöneticiliği, Ayosofya Müzesi Müdürlüğü gibi önemli görevlerde bulunmuş…..

Yalnız ihtişamlı ve hızlı hayat Feridun beyin emekli olması ve Frej apartmanın 1948 yılında 150 bin liraya satışıyla son buluyor…
Sonra çöküş başlıyor…Önce Feridun beyin bir kaza sonucu çukura düşerek ayağını kırması, ardından vefatı, miras kavgaları, tüm eşyalarının çalınması ve şansızlık Anjel hanımın peşini bir türlü bırakmaz bir çukura düşerek ayağını kırar…..
Deli diyerek akıl hastanesine yatırılır ve bir huzur evinde yaşama veda eder…… İşte böyle etkileyici bir binanın hüzünlü öyküsü…


Biraz Frej apartmanından bahsedecek olursak, yapının mimarları o dönemde bir çok binaya imza atmış iki ortak…

Cephedeki görsel şölen ve hareketlilik Neo Barok motiflerin ustalıkla sergilenmesi ile sağlanmıştır….Her tarafında ianılmaz bir dinamizm hissedilmektedir.

Binanın dış cephesindeki taşlar Malta’dan, içerideki merdiven kaplamaları ise İtalya’dan getirtilmiştir.Cephede ikinci kattan itibaren başlayan heykelsi çıkmalar, baykuş, arı, atmaca ve böcek süslemeleri, mimarın tasarım becerisi ile plastik bir etki kazanmıştır.

Yapıda cephe düzeni doluluk ve boşluklarla sağlanmış, düşey etki, 4. katta cephenin geri çekilmesi ile hareket kazanmıştır. Cephe boyunca uzanan bu mimari hareket süslemelerin yoğunluğunu da hafifletmiştir.

Binanın her iki tarafında bulunan ve kule etkisiyle biten dönüşler, konsollarla havada durur gibi görünen yapının kütle etkisini güçlendirmektedir.