Şehirlerin tarihsel ve kültürel geçmişleri ancak onunla birlikte yaşayanlarla değer kazanır, bir bütündür şehir ve insan, paylaşıldıkça daha çok sevilir, sahiplenilir ve korunur, böylece zenginleşerek gelecek nesillere kıymetli bir miras olarak bırakılır. Tarih boyunca liderler gelecekte kendini yaşatmak için mimarlara yapı inşa ettirmişlerdir; önceleri birbirinden ayrı gibi düşünülse de bugün bütün dünyada, şehircilik ve mimarlık kavramı ile sanat ve mekân kavramları daha çok ilişkilendirilmeye ve birlikte anılmaya başlanmıştır. Son yıllarda yapılan bir çok bienal, fuar, sergi ve etkinliklerde tasarımcılar, şehir-mekan-insan üçlemesini bir bütün olarak algılamakta, ortaya çıkan sanatsal çalışmalardan eğilimin bu yönde olduğu görülmektedir.
İnsan için yaşamsal alanlar oluşturmak amacında olan bu disiplinlerin gelişen teknolojinin de yardımıyla mekânlara ve sanata kattığı yenilikler, baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. Türkiye’de tasarımcılar, yurt dışındaki uygulamalarla boy ölçüşebilecek kalitedeki mekânları gelişen teknolojinin de yardımıyla daha güvenli, konforlu, estetik ve farklı olma arayışları ile yeniden yaratmaktadırlar. Her gün belki de farkında olmadan içinde bulunduğumuz bu mekânlar kişinin sosyal, kültürel ve psikolojik gelişiminin yanında, ayrıca ülke ekonomisine de son derece büyük katma değer sağlamaktadırlar. Şehir için insan, insan için mekân önemlidir.