30 Haziran 2010 Çarşamba

OKTAY EKİNCİ / Mimarlık paylaşılamıyor...

Oktay EKİNCİ 17 Haziran 2010 Cumhuriyet

İç mimarlar, mimarların ‘iç mekân tasarımı’ yapmalarını ‘suç’ sayarak dava açtılarSonunda bu da oldu… “İçmimar”lar, mimarların “iç mekân tasarımı” yapmalarını “suç” sayarak davacı oldular!İç Mimarlar Odası’nın, iki mimar hakkında “iç mimarlık da yaptıkları” gerekçesiyle savcılığa başvurusunda deniyor ki; “mimarlar mesleki yetkilerimizi gasp ediyorlar.”

(!)Konuya, “sonunda bu da oldu” diyerek girmemin nedenini açayım: Kamuoyuna pek yansımıyor (daha doğrusu önemsenmiyor) ama son yıllardaki “eksen kaymaları” arasında “mimarlığın parçalanarak etkisizleştirilmesi” de var.
Gelişmeler böyle tanımlanmasa bile, aşağıda özetlenen “parçalama”nın, emlak rantına sevdalı imar düzenimizin “mimari duyarlılıkları dışlama”sıyla “eşzamanlı” hali, rastlantı olmasa gerek...Binlerce yıllık kent uygarlığının “mimariyle iç içe”liği yadsınarak başlatılan bu süreçte, önce kentsel planlama “mimarsız”laştırıldı...
Buna kentsel mekânların, ancak “peyzaj mimarları”nca düzenlenebileceği; hatta tarımsal amaçlı köy yapılarına ait mimari projelerin bile “ziraat mühendisleri”nce tasarlanabileceği eklendi...

Şimdi ise yapıların iç mekânlarını sadece iç mimarların düzenleyebilecekleri savı, artık yargının da gündeminde...

1- Geleneksel mimarimizde evin içiyle dışı birlikte kurgulanır ve aynı sistemle inşa edilir... Yapı tamamlandığında, elmalık raflarından sabit sedirlerine, dolaplarından ocaklarına kadar tüm “mobilya”sı da hazırdır...
2 - İç mekânların ölçü ve oranlarını belirleyen “mimari tefriş”, cephelerdeki boşluklar (pencereler) ve doluluklar (sağır duvarlar) ile kapalı ve açık çıkmaların da “işlevsel”liğini sağlar... Bu nedenle, yapının görünüşündeki özgünlük ile mekânlarının kullanılabilir olmasını “eşdeğer önemde” gözeten tasarım “mimarlık”tır...

MİMARİSİZ ŞEHİRCİLİKKent planlamasında “mimarisizleşme”mizin öncüsü 60’larda ODTÜ’de başlatılan “mimarlıktan bağımsız şehircilik” eğitimidir. Dünyanın en eski kentlerini barındıran bir ülkedeki “küçük Amerika” olma özlemleriyle de örtüşen ABD kökenli “mimarisiz şehircilik” anlayışı, 12 Eylül 1980’den sonra YÖK düzeniyle tüm okullarda yaygınlaştı.Gerçi yüz yaşlarını geride bırakan “köklü” okullarımızın görmüş geçirmiş hocaları şehircilik ile mimarlık eğitimini yine de “birlikte” sürdürmeye özen gösterdiler; ancak, “mimarlık eğitimi” almadan şehirci olan “yeni kuşak” akademisyenler, Anadolu kentlerinin herhalde hayretle izledikleri bu “ayrışma”yı daha da körüklüyorlar...

O kadar ki günümüzde planlama sürecine, “ilgili herkes”in katılımı demokratikliğin gereği iken mimarın katılması “karışma” sayılabiliyor! Dahası eski kent dokularındaki “tarihsel mimari”nin yaşatılmasını amaçlayan “geleneksel yapıları ve dokularını koruma planları”nda bile mimar yetkili değil; eğer plancı isterse sadece “danışman” olabiliyor.Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu “mimarlık yoksunu kent planlaması”nın en yağmacı iktidarlarca yasal güvencelere bağlanması ise ülkeye egemen rant ekonomisi ile “uyum”unun kanıtı değil midir?‘

MİMARİ PEYZAJ’Mimarlığın, “peyzaj mimarlığı”nı geliştirme adına kentsel mekânlardan ve hatta yapıların çevre düzenlemesinden dışlanması da yine Türkiye’ye özgü “absürd” bir durum.
Çağdaş yerleşimler bir yana, tarihi kent dokularında kamusal alanların, meydanların, sokakların kentsel tasarım kapsamında düzenlenmesinde bile “Bunu mimarlar değil, ancak peyzaj mimarları yapabilir” denilmeye başlandı!

Orman ve ziraat fakültelerindeki peyzaj mimarlığı eğitiminin “mimarlığın yerine geçecek” bir fiziki mekân tasarımını değil, yapılı çevre ile doğal çevre arasındaki uyumu sağlayacak bir uzmanlığı amaçladığı adeta unutuldu...İşte böylesi kültür yoksunu bir süreçte, şimdi de mimarın yapıdaki iç mekânlarda da doğal olarak gözetilmesi gereken tasarım hakkı, hatta yapıların içi ile dışı arasındaki kaçınılmaz bütünselliğin mimari sorumluluğu da elinden alınmak isteniyor.

‘SUÇLAMA’ VE ‘SAVUNMA!’İçmimarlar Odası’nın, içmimarlık da yaptıklarını açıklayan mimarlar hakkında açtıkları “ceza davası”nda sanıklara “isnat edilen suç” şöyle tanımlanmış:

“Müşteki TMMOB İçmimarlar Odası vekili tarafından Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık Ltd. Şti. yetkilileri hakkında verilen şikâyet dilekçesinde; şirket yetkililerinin mimar oldukları, içmimar olarak da faaliyette bulunduklarını belirttikleri, bunun suç olduğu ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanuna muhalefetten haklarında dava açılması gerektiği...

”Sanatlarının tarihsel ve evrensel mesleki sorumluluğunu yerine getirdikleri için “şüpheli” durumuna düşen mimarlarımızın savcılığa sundukları ayrıntılı ve uzun yanıtlarını aktaramıyorum, internetten okumanızı tavsiye ederim; ancak, aynı “şüpheli”lerinin, ülkenin en eski okulları olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümünde ve İstanbul Teknik Üniversitesi İçmimarlık Bölümü’nde proje hocalığı ve diploma jüriliği yaptıkları bir davada, şu açık gerçeklerin “savunma”! başlığıyla yer alması bile hazin değil midir?

“İç mimarlığı koruyan kuralların nedeni mimarlar değil, marangoz, alçıcı, camcı gibi zanaatkârların mesleklerini ‘içmimar’ adıyla yapmalarını engellemektir. Halen tüm içmimarlık bölümlerinin akademik kadroları mimarlardan oluşmaktadır.
”“Bina veya mekân projeleri hazırlanırken mimarın en önemli görevlerinden biri iç alanın kullanma amacını ve düzenlenme şeklini bilmektir. İç alan öngörülmeden yapılan mimari proje eksiktir; hatta hatalıdır.

”TMMOB NE DİYOR?Neresinden bakılırsa bakılsın sadece mimarlığa karşı değil, uygarlık tarihine ve çağdaş tasarım dünyasına “saygısız”lığın doruğundaki anlayışlarla açılan bu davada “yargı”nın ne diyeceği merakla bekleniyor… ancak benim asıl merak ettiğim, TMMOB’nin yeni seçilen yönetim kurulunun ne dediği?Mimarlıktan “ayrılarak” meslekleşen uzmanlıkların, yıllardır “mimari duyarlılıklardan kurtulmak” isteyen rantçı politikalarla kol kola meslek odacılığı yapmalarına; aynı nedenle TMMOB’de de asıl hedeflenmesi gereken “birliktelik” yerine sürekli “meslek şovenizmi”ni öne çıkarmalarına “dur” deme zamanı çoktan geldi; hatta geçiyor...

MİMARLIK PAYLAŞILAMIYOR...Muhittin İNCE'den cevap

Oktay Ekinci'nin, TMMOB İçmimarlar Odasının içmimarlık meslek alanını ihlal eden iki mimar hakkında açmış olduğu dava üzerine geçtiğimiz haftalarda Cumhuriyet Gazetesinde kaleme aldığı 'Mimarlık Paylaşılamıyor' başlıklı yazısına, İçmimar Muhittin İnce'den gelen cevap niteliğindeki yazıyı yayımlıyoruz.

"TMMOB İçmimarlar Odasının İçmimarlık meslek alanını ihlal eden iki mimar hakkında açmış olduğu dava üzerine Cumhuriyet Gazetesindeki köşenizde yapmış olduğunuz açıklama üzerine Trabzon’da içmimarlık yapan sade bir vatandaş olarak cevabımdır.Henüz yargı sürecinde olan bir dava hakkında kamuoyu baskısı oluşturma gayretinizi, içmimarlık mesleğinin, eğitimini almamış kişilerce uygulanması için verdiğiniz mücadeleyi, mühendislik ve mimarlık hakkındaki kanun ve ilgili yönetmelikleri ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılanan iki mimarı, “tarihsel ve evrensel mesleki sorumlulukla mesleklerini yapmaya çalışırken dava edilmişler” gibi duygusal ifadelerle savunmanız, yıllardan beri haksızlığa uğramış durumda bulunan içmimarlık meslek mensuplarını mimari duyarlılıktan yoksun, rantçı politikacılarla işbirliği yapmakla suçlamanızı entelektüel, toplum önderi kimliğinizle bağdaştıramamaktayım.

Ülkemiz mimarisini yap-sat mantığıyla irdeleyen, iç mimari projeyi konut fiyatlarında metrekare bazında meydana gelecek artış olarak gören ve içmimarların lehine sonuçlanmış yargı kararlarına rağmen, yönetmelikleri revize etmeyen ve şu anda Bayındırlık Bakanlığı yapmakta olan şahısla işbirliğini iki dönem genel başkanlığını üstlenmiş olduğunuz Oda yapmıştır ve bu görüşmeyi de internet sayfasında açıklamıştır.

İçmimarlık; mimari yapı bütünlüğünde açık-kapalı her çevrenin, hacmin fizik değerleri ile birlikte işlevselliği doğrultusunda incelenerek insan faktörünün, fizyolojik, ergonomik, psikolojik değerlerin, sosyal-ekonomik kriterlerin geniş açıda planlanması ve bilimsel, sanatsal, teknik kuramların organizasyonudur.(bkz. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İçmimarlık Bölümü internet sayfası).Meslek alanımız almış olduğumuz eğitimle, insanın yaşamını sürdüreceği iç mekanları tasarlamaktır.

Son derece önemli ve direkt olarak insan yaşamını ilgilendiren bu konu birtakım lobilerin baskısıyla “kanunlarda yeri olduğu halde” içmimarlar yerine bunun eğitimini almamış kişilerce uygulanmaktadır. Ülkemiz bunun bedelini depremlerde ödemiştir. Ölümlerin çoğu iç mekanlara denetimsiz biçimde yerleştirilen donanımların insanların üzerine yıkılmasıyla olmuştur.İçmimarlık meslek eğitimine 1925 yılında başlanmış ve ülkemizde ihtisaslasmanın hangi dallarda olacağına Türk mimarlığı bu tarihte karar vermiştir.

1976 yılında kurulan TMMOB İçmimarlar Odası ile de içmimarlık mesleğinin sadece Odaya kayıtlı içmimarlar tarafından icra edilmesi mühendislik ve mimarlık hakkındaki kanunla güvence altına alınmıştır. Aradan 85 yıl geçmiş ve ülkemizde 30.000 içmimar yetişmiştir. Bu vakitten sonra hiç kimse mimarideihtisaslaşma yanlış yapılmış, mimarlar da içmimarlık yapabilir, deme keyfiyetinde ve haddinde olamaz. Meslektaşlarımız işsizlik sorunu yaşarken üniversitelerde içmimarlık eğitimi almamış kimselerin mesleğimizi yapmasına seyirci kalamayız.

Mimari tasarım eğitimi sırasında yüzeysel olarak verilen bilgiyi içmimarlık mesleğini yapma yetkinliği sayan anlayışınız, içmimarlık eğitimi sırasında verilen mimari eğitimi de yeterli sayıp içmimarların mimari tasarım yapma özgürlüğü olarak görebilir miydi, bunu çağdaş ve hukuki bulur muydu?İçmimarlık eğitimini oluşturan müfredat yakın disiplinlerden de eğitim almayı gerektirmektedir. İçmimarlık bölümlerinin, çoğu mimar kökenli akademisyen ve bölüm başkanlarının hegemonyasında olmasından dolayı öğretim üyesi kadrolarında mimar kökenli akademisyenler tercih edilmektedir.

İç mimari proje derslerinin içmimarlık eğitimi almamış mimar kökenli akademisyenlerce verilmesini içmimarlık mesleğini yapma yetkinliği olarak görmeniz bilimsellikten uzak bir yaklaşımdır.İçmimarlık meslek alanı işgal altındadır. TMMOB çatısı altındaki bir Odanın meslek alanının gasp edilmesi son derece vahimdir.

Mesleğimizi işgal edenlerin bir bölümü de mimarlardan oluşmaktadır. Meslek alanımızın nerdeyse % 99'u içmimarların dışındaki meslek mensuplarınca icra edilirken, biz içmimarların meslek alanımızın sadece içmimarlar tarafından yapılmasını sağlamaya, bütün meslek odası olan meslekler gibi bizim odamızın da çalısması, mimarlığı etkisizlestirmek için değil, içerisinde mimarlık mesleğinin de bulunduğu TMMOB çatısı altındaki tüm meslek odalarına güç katmak yönündedir.İçmimarlık mesleğinin sadece odaya kayıtlı içmimarlar tarafından yapılması kanunların da emrettiği gibi, olması gerekendir.

2005 yılında TMMOB'ye bağlı odaların SMM yönetmeliklerini revizyonu sırasında, Mimarlar Odası SMM yönetmeliği içerisinden içmimarlık hizmetleri çıkartılmış, Danıştay 8. Dairesi kararıyla ve yürürlüğe giren İçmimarlar Odası SMM yönetmeliği ile de ayrışma netleşmiştir.Ülkemizde bir yapının vücuda gelebilmesi için hangi disiplinlerin kullanacağını belirten Bayındırlık Bakanlığınca 1985 yılında yürürlüğe sokulan Mimarlık Mühendislik Hizmetleri Şartnamesinin 10. maddesinde tanımladığı üzere 4-5 grup yapıları içmimarlık hizmetlerinin aranacağı yapı sınıfları olarak belirlenmiş, bu hizmetlerin neleri kapsadığı da belirtilmiştir.

2007 yılında Danıstay 8. Dairesinin verdiği hükümle içmimarlık hizmetlerinin sadece içmimarlarcaverileceği kararına rağmen Bayındırlık Bakanlığınca düzenlenen yönetmelikler ve ilgili şartname revize edilmemektedir.Mimarlar Odasının, çizim standartlarının içerisinden iç mimariye ait argümanları çıkartmamasından kaynaklı olarak, uygulama ve tefriş projesi adı altında içmimarlık meslek alanı ihlal edilmekte, binaların iç mekanları bu şekilde oluşturulmakta, içmimarların hazırlaması gereken iç mimari projeler imar yönetmeliklerdeki açıklardan dolayı talep edilmemektedir.

Ayrıca iç mekanlarının korunması gereken tarihi binaların iç mekanları, içmimarlık eğitimi almayan kişilerce restore edilmekte ve bu tarihi kültürel değerlerimiz yok edilmektedir.Ülkemizde üretilen binaların kalitesi ortadadır. İçmimar kullanılmadan yapılan binalar estetik ve fonksiyonel değildir. Yapım sürecini yeni tamamlamış binalar dahi içinde tadilat yapılmadan kullanılamamaktadır.

Ülkemiz kaynakları inşaat artığı olarak heba edilmekte, depremlerde ehil olmayan kimselerin yaptığı uygulamalar sonucu insanlarımız can vermektedir.Kanun ve yönetmeliklerdeki açıklar öyle bir hal almıstır ki yeni düzenlenen imar kanununda her meslek grubu mesleği hazırladığı proje ile ilgili fenni mesuliyeti yaparken iç mimari projesi yapılan binalarda fenni mesuliyeti kimin yapacağına dair açıklık getirilmemiştir.

Meslek alanımız böyle büyük bir baskı altında iken meslek alanımıza sahip çıkmak adına meslek odamızın hukuka başvurmasını yadırgamanıza anlam verememekteyiz.İç mekan tasarımının, eğitimini almış yetkinliği olan içmimarlar tarafından yapılmasını sağlamaya çalışmamız, iç mimariyi korumaya çalışma çabamız, evrensel mimarlığa, çağdaş tasarım dünyasına, tarihi ve kültürel değerlerimize saygının bir ifadesidir.İç mimarinin kanunlarımızdaki boşluklar nedeniyle korunamamasına ve uygulamaların kontrol dışı kalmasından dolayı ülkemizin zarar görmesine tepki göstermeye davet ediyorum."Muhittin İNCE, İçmimarmuhittinince61@hotmail.com