28 Aralık 2008 Pazar

Herkes için TASARIM...




İnsanın varoluşu ile birlikte, tasarım sürecide hayatımızdaki yerini almıştır. Tabiatın bizlere sunduğu nimetlerin yanında getirdiği zorluklar, korunma, barınma, beslenme, çalışma, seyahat ve sayabileceğimiz daha birçok ihtiyaç, tasarımın gerekliliğini de beraberinde getirmiş ve tasarım tarihinin vazgeçilmez sürecide böylece başlamıştır.
Yaşamımızdaki çevre-mekân-insan üçlemesinin tasarım ile o kadar yakından ilişkisi vardır ki, tasarım olmadan bu hayat zor olurdu diyebiliriz… Neden mi?

Çünkü insanlar ilişki kurdukları, ihtiyaçlarını karşılayabildikleri, sağlıklı, güvende oldukları yerlerde keyif aldıkları ölçüde mutludurlar ve insan çevresiyle olan tüm ilişkilerini eylem ve davranışlarını bulundukları bu mekânlarda gerçekleştirir. Mekânı içinde bulunduğumuz sınırları belirlenmiş ya da belirlenmemiş, her türlü gereksinimimizi karşılayabildiğimiz yer olarak düşünebiliriz. İşte tasarımda her şeyiyle ve herkes için buradadır…

Tasarım herkes içindir diyoruz; Çünkü tasarımcının, bir mekânı ya da ürünü tasarlarken dikkate alması gereken o kadar çok parametre vardır ki; tarihsel, sosyal, kültürel, fiziksel, biyolojik, psikolojik gibi etkenler tasarımcı için yol göstericidir. Bütün bunlar yaşamın her alanında insan içindir, daha işlevsel, renkli, hareketli, eğlenceli, şık ve önümüzde daha az engelin olduğu bir yaşam… Evet, daha az engel…

Engelliğin kelime anlamı, bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, handikap olmakla beraber, bu engellilik durumu aynı zamanda bir yaşam biçimidir ve ülkemizde farklı engel gruplarında yaklaşık 7 milyon insan yaşamaktadır…

Evet, yanlış okumadınız…

Türkiye nüfusunun % 10’nunu oluşturan, zihinsel, ruhsal, görme, işitme ve fiziksel yani mobilete sorunu olan tekerlekli iskemle bağımlısı ve yaşamın her alanında zorluklar yaşayan dostlarımızdan bahsediyoruz. Bizim sahip olduğumuz tüm yaşamsal haklara sahip olan ama o haklardan faydalanamayan, fırsat bekleyen, sesini duyurmaya çalışan dostlarımız.

Uzunca bir süredir mesleğimin bir parçası olan tasarıma;
AYDER ( Alternatif Yaşam Derneği ) ve dostum Ercan TUTAL sayesinde, engellilerin gözüyle bakmaya başladım… Avrupa da artık birer standart ve norm haline gelen ölçütlerin, bizim ülkemizde her yerde engelli ve dezavantajlı vatandaşların kişisel haklarına saygıda ne kadar geride kaldığını gördüm. Yapılabilecek, en azından kimin tarafında olduğumuzu gösterebilecek çok şey vardı; Ama en önemlisi tasarlanan mekânların, engelliler için değil, onlarında düşünüldüğü mekânlar olması gerektiğinin artık farkına varılması gerekiyordu.

Engelliler için bizim gündelik hayatta paylaştığımız neredeyse hiçbir ortak mekânda; okul, restautrant, otobüs, otel, alış-veriş merkezleri, spor merkezleri, tuvaletlerin ve daha birçoğunun alt yapısının ve iç düzenlemesinin, engelliler hiç düşünülmeden tasarlandığını gördüm. Bir asansörün, odanın, w.c.’nin kapısının 90 cm’den az olmaması gerektiği, kaldırım eğimlerinin % 8’den fazla olmaması, yollarda bulunan mazgallar, tüm toplu taşıma araçlarında yaşanan zorluklar, sosyal mekânlarda tüm engel gruplarına yönelik uyarı levhaları gibi detaylara hiç dikkat edilmiyordu… Bunlar öyle tek tek çözülecek sorunlar değildi, yapılması gereken toplumsal bilinci arttıracak projeler yaparak bu konuya dikkati çekmekti.

Şimdilerde AYDER ( Alternatif Yaşam Derneği ) engelli ve dezavantajlı gruplara yönelik olan dev projesiyle, UNDP ve VODAFONE sponsorluğunda, DÜŞLER AKADEMİSİ’ni hayata geçiriyor. Şimdiye kadar engellire yönelik yapılmış, beklide en planlı, programlı ve gelecek vadeden proje olan DÜŞLER AKADEMİSİ projesi, önümüzdeki dönemde adından sıkça söz ettirecek ve gelecekte bir kurumsal yapılaşmaya doğru emin adımlarla ilerlemeye devam edecek görünüyor.

AYDER’in bir diğer projesi de ‘Engelsiz Yaşam Laboratuarı’, önümüzdeki haftalarda lansmanı yapılacak projede, Türkiye’nin tüm alanlardaki sorunlarının ortaya konacağı ve çözümler üretileceği bir platform oluşturulacak. Alanında uzman kişilerin bir araya gelerek engellilerin sosyal hayata tam ve eksiksiz katılımını tartışacağı ve çözümler arayacağı proje, yine engellilik konusunda veri toplama anlamında bir Türkiye’de bir ilk olacak.

Aynı zamanda önümüzdeki yıldan itibaren, Dünyada sağlık turizmi adıyla alternatif bir sektör haline gelen, Türkiye de sayısı her geçen gün artan, yerli- yabancı engelli turiste yönelik
“Engelsiz Turizm”hazırlıklarına başlanıyor. Bizde bu ihtiyaca cevap verebilmek için
“Tursab Engelsiz Turizm Komitesi” ile Türkiye genelinde her türlü konaklama ve transfer hizmetlerinin, Avrupa standartlarında engellilere uygunluğunu ve kapasitelerini denetleyen bir çalışma gurubu oluşturduk.

Unutmayalım, engelli kişilerin, ekonomik ve sosyal güvenlik, düzgün hayat standardı hakları, Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi tarafından belirlenmiştir. Engellilik bir seçim değildir; kalıcı ya da geçici, yaşlılık ya da kaza sonucu hepimiz bir gün engelli olabiliriz.


Yaşamın hepimiz için engelsiz olması dileklerimle…


Cenk ÇAKIL

Sevgiyle bağlanmak...